Hicri 1444’e Girerken Hicreti Yeniden Düşünmek

Anasayfa » Fikriyat » Hicri 1444’e Girerken Hicreti Yeniden Düşünmek

Hicri 1444’e Girerken Hicreti Yeniden Düşünmek

Dr. Yaşar DOĞRU[1]

Her hicret, Nebevî şehir Medîne’yi arayıştır. Şirkten tevhide, küfürden imana, dalaletten hidayete, isyandan itaate, hata ve kusurlardan dönmeye yolculuktur. Her ne kadar İslâm’ı yaşama imkânı olmayan yerden ayrılmak olarak tarif edilse de hiçbir insan ve coğrafya inkârda ısrar edenlere bırakılamaz. Nitekim Hz. Peygamber Medine’ye doğru yola çıktığında “Kur’ân’ı sana indiren Allah, elbette seni dönülecek yere tekrar gönderecektir” buyurmuştur (Kasas 28/85).

Hicret enfüsî eğitimdir, adanmaktır, Hz. Peygamber’in yolundan dönmemektir. Sa‘d b. Ebî Vakkās (ö. 55/675) veda haccı sırasında rahatsızlanmış, Mekke’de vefat edeceğinden endişelenmiş Hz. Peygamber “Allah’ım! Ashabımın hicretini tamamla, onları topuklarının üzerinde geriye döndürme” diye dua etmiştir (Rebî‘ b. Habîb, el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ/el-Müsned).

İnkârcılarla mücadele devam ettikçe hicret sona ermeyecektir. Endülüs’e,  Kudüs’e hicret edilecektir. Yeryüzü tamamen İslâm yurdu olduğunda hicret cihada dönüşecektir. Zira esas hicret Allah’ın yasakladıklarından kaçınmaktır (Ebu Davud Sünen). Bu çerçevede Hz. Peygamber “hicret; gizli ve açık çirkinlikleri (el-fevâhiş) terk etmendir, işte o zaman muhacirsin, yerleşmiş olduğun yerde ölsen de” buyurmuş, en faziletli hicretin “Rabbin kerih gördüklerinden uzaklaşmak” olduğunu söylemiştir (Tayâlisî, el-Müsned;  Nesâî, es-Sünen/el-Müctebâ).  

Hicret değişmek ve değiştirmektir. Muhacir dönüşen ve dönüştürendir

Hz. Peygamber hicret edenler hakkında “muhacir Allah’ın yasaklarından, haramlardan, kötülüklerden, hatalardan, günahlardan hicret edendir” buyurmaktadır (Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, el-Müsned; Abdullāh b. el-Mübârek, el-Müsned; Ahmed b. Muhammed el-Basrî, Kitâbü’l-Muʿcem fi’l-ḥadîs̱).

Nahl suresinde hicret, cihad ve sabır birlikte anılmaktadır. Fitnelerden sonra hicret edenlerden söz edilmektedir. Fitne sözcüğü Arap dilinde altın madeninin yabancı maddelerden arıtılması işlemi için kullanılmaktadır. Ayette geçen sabır, karşılaşılan her türlü zorluğa, engele rağmen hayatı inşa etmek anlamını taşımaktadır.

Hicret hakkın batıldan ayrılmasıdır

Kaynakların aktardıklarına göre Ebû Mûsâ el-Eş‘arî (ö. 42/662-63) Hz. Ömer’e (ö. 23/644) bir mektup yazmış, kendilerine bir takım yazılar geldiğini ve tarihlerinin bilinmediğini belirterek bir tarih belirlenmesini talep etmiştir. Hz. Ömer sahabe ile bu konuyu istişare etmiş, kimileri tarih başlangıcı olarak Hz. Peygamber’in bi’setini, kimileri vefatını önermişlerdir. Hz. Ali’nin (ö. 40/661) “Hz. Peygamber’in şirk diyarını terk edip hicret ettiği zamanı” teklif etmesi üzerine Hz. Ömer “Rasûlullah’ın (s.a.v) hicretini tarih başlangıcı olarak kabul ediyorum çünkü Rasûlullah’ın (s.a.v) hicreti hak ile batılı birbirinden ayırmıştır” diyerek hicreti tarih başlangıcı olarak benimsemiştir (Ebû Bekr Abdullāh b. Muhammed b. Ebî Şeybe el-Kûfî, el-Muṣannef; Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâîl el-Buhârî, et-Târîḫu’l-evsaṭ/et-Târîḫu’ṣ-ṣagīr).

Kur’ân-ı Kerim’de hicret sözcüğünün Hz. İbrahim ile kullanılması hicretin İbrahimî bir eylem Tevhidî bir hareket olduğuna işaret etmektedir (Ankebût 29/26; Sâffât 37/99).

Hz. Peygamber’in hicretiyle alakalı farklı ve dikkat çekici bir rivayette hicret gecesi Hz. Peygamber ile Hz. Ali’nin Kâbe’deki Kureyş’e ait en büyük putu yerinden sökerek kırdıkları anlatılmaktadır  (Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek ʿale’ṣ-Ṣaḥîḥayn). Nakilde Hz. Peygamber’in İsrâ suresinde geçen “De ki: “Hak geldi bâtıl yıkılıp gitti! Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur” ayetini okuduğunun belirtilmesi, hicretin bir hak ve hakikat yürüyüşü olduğunu ifade etmektedir (İsrâ 17/81).

Hicret gelecek planlamasıdır. Medeniyet tasavvurudur

Hicretten önce ismi Yesrib olan şehir bizzat Hz. Peygamber tarafından el-Medîne olarak isimlendirilmiş, bu isim Kur’ân-ı Kerîm’de de zikredilmiştir (Mâlik b. Enes, el-Muvaṭṭaʾ; Mufaddal b. Muhammed el-Cenedî, Feżâʾilü’l-Medîne; Tevbe 9/120).

Arapça sözlükler Medine sözcüğünü iki temel asla dayandırmaktadırlar:

  1. Bir yere yerleşmek, ikamet etmek anlamında “medene [مَدَنَ بِالْمَكَانِ: أَقام بِهِ]” aslından gelmektedir. Bu köke göre medine sözcüğü şehir anlamına gelmekte, Yesrib’e el-Medîne adının verilmesi hicretin şehirleşme olduğu sonucuna götürmektedir.
  2. Yargılama anlamında “dâne [دَانَ – يَديِنُ]” aslından türemiştir. Dayandırılan bu asla göre ise medine yargılamanın yapıldığı yer manasına gelmektedir. Hz. Peygamber’in Yesrib’i el-Medîne diye isimlendirmesinin, hicretin hukukun üstünlüğüne dayalı bir hayat inşa etmek olduğunu göstermektedir. Bu hukuk sadece yargı alanına giren hukuk değil, hiç kimsenin güneşini, suyunu, rüzgârını engellememe gibi, ahlakın konusu olan hukuku da kapsamaktadır (İbn Manzûr, Lisânü’l-ʿArab).

Ezherî (ö. 370/980), Araplarda muhaceretin aslının şehirlerin dışında yaşayan bedevîlerin, badiyelerinden çıkarak şehirlere yerleşmeleri olduğunu söylemektedir (Ezherî, Tehẕîbü’l-luġa). Bu açıklama hicretin hem şehirleşme hem de yaşam biçimini değiştirme, dönüşüm, yeni bir hayatın başlangıcı oluşunu ifade etmektedir.

Hz. Peygamberin hicreti yeni bir medeniyetin başlangıcı olmuş, bu medeniyetin kaynağı ve örneği Medine olmuştur. Hicretle devlet idaresi, ekonomi, eğitim, yargı, devletlerarası ilişkiler, şehir yapısı gibi hayatın her alanında çalışmalar yapılmıştır.

İslâm bir şehir ve medeniyet dinidir. İnsanlığın yolunu aydınlatan şehirler kazandırmıştır. İslâm, bedevî yaşam tarzı ve anlayışının karşıtıdır. Hz. Peygamber’in Medine’ye intikalinden sonra hicretin farz kılınışı hem şehirleşme hem de İslâm’ın öğretilmesi maksadına dayanmaktadır. Bu nedenle Medine’den ayrılma hicretten dönme olarak tanımlanmış ve sakındırılmıştır.

Hz. Peygamber özelinde söyleyecek olursak; hicret bir gelecek planlamasıdır. Hz. İbrahim’in Mekke’ye giderek ailesinden bir kısmını iskân etmesi, Kâbe’yi inşa etmesi, Mekke şehri ve soyu ile ilgili duaları da bir gelecek oluşturma çabasıdır. Bu nedenle bazı İslâm mütefekkirleri Mekke’yi “Dâru’l-hicre/Hicret yurdu” olarak değerlendirmektedirler.

Hz. Peygamber’in hicreti Medine İslam Devletinin kurulmasıdır

Son olarak yapılan Akabe biatı bir diğer ismiyle “Savaş sözleşmesi/Bey‘atü’l-harb” görüşmesinde Yesrib’den gelen ikisi kadın olmak üzere yetmiş kişi Hz. Peygamber’i gerektiğinde savaşarak koruyacaklarına dair söz vermişlerdir. Hz. Peygamber bu kişiler arasından on iki temsilci/nakîb seçmiştir. Bu anlaşmadan sonra hicret izni verilmiş aynı yıl içerisinde Hz. Peygamber de hicret etmiştir.

On iki temsilcinin seçilmiş olması, birinci akabe biatından sonra Yesrib’e gönderilen Mus‘ab b. Umeyr’in (ö. 3/625) başlatmış olduğu faaliyetler üzerine, Hz. Peygamber’in inşa edeceği sistemin alt yapısına hazırlık demektir. Hz. Peygamber’in Yesrib’e göç etmesi de beklenen devlet başkanının hicret etmesi ve İslâm devletinin kurulması anlamına gelmektedir (Fâkihî, Aḫbâru Mekke fî ḳadîmi’d-dehr ve ḥadîs̱ih; Ya‘kūbî, Târîḫu’l-Yaʿḳūbî; Taberî, Târîḫu’l-ümem ve’l-mülûk).

Hicret iç ve dış olmak üzere iki dinamikten oluşmaktadır

Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrahim’in hicretiyle ilgili iki ayetin tefsirinde iki temel görüş bulunmaktadır:

  1. Kalbî hicret. Kalp ve niyet ile yapılan, bunun gereği olarak eylemlere, davranışlara, amellere yansıyan hicret. Bu; “Ey insan! Sen Allah’ın yarattığı mükerrem varlıksın, bu konumuna uygun olmayan ve bu saygınlığına leke düşürebilecek her türlü kir, pis ve çirkinlikten uzak dur” anlamına gelebilecek, Müddessir suresinde geçen “ve’r-rucze fe’hcur” ayetiyle istenen hicrettir (Müddessir 74/5).  
  2. Mekânî hicret. Şirkin, küfrün yaşam biçimi haline gelen, inandığı gibi yaşamanın imkânı kalmayan yerlerden, İslâm’ı yaşama imkânı bulunan yerlere yapılması istenen hicrettir (Mâverdî, en-Nüket ve’l-ʿuyûn; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr fî ʿilmi’t-tefsîr; Fahrüddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb/et-Tefsîrü’l-kebîr).

İslâm en yücedir ve ondan daha yücesi yoktur. Hicret en yüce olan İslâm’ı yaşamak için kalb, niyet, düşünce, tasavvur, eylem ve söylem ile çaba sarf etmektir. Buna hicretin iç dinamiği adı verilebilir. İslâm’ın önündeki engeli kaldırmak için yer değiştirmeye ise hicretin dış dinamiği denebilir.  

Hicret yüksek hedefler için yer değiştirmektir

Kur’ân-ı Kerîm’de zorunlu yer değiştirmekle ilgili kelimeler bulunmaktadır. İhraç (yurt dışına çıkartmak), nefy (sürgün), tard (uzaklaştırmak), celâ (sürgün) bunlardan bir kaçıdır. Râgıb el-İsfahânî’nin (ö. V./XI. yüzyılın ilk çeyreği) tarifi ışığında söylemek gerekirse hicret; şirk, küfür ve Allah’ın razı olmayacağı hususlardan kalben, lisanen ve bedenen ayrı durmak ve ayrılmaktır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât fî ġarîbi’l-Ḳurʾân).

Amellerin niyetlere göre değer kazanacağını belirten hadiste sadece Allah’a ve Rasulüne hicret etmenin hicret olacağı ifade edilmektedir. Hadis şerhlerinde ismi belirtilmeyen bir sahabînin Ümmü Kays adında bir kadın için hicret ettiği bu nedenle “Ümmü Kays muhaciri” olarak anıldığı vurgulanmaktadır (Muhammed b. İsmâîl el-Buhârî, el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ; Müslim b. el-Haccâc el-Kuşeyrî, el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ; Bedrüddîn el-Aynî, ʿUmdetü’l-ḳārî fî şerḥi Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî).

Mümtehine sûresinin on birinci ayeti hicretin gayesine ışık tutmaktadır. Ayette geçen “Ey iman edenler! Mümin kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde onları imtihan ediniz” emrinin bizzat Hz. Peygamber tarafından yerine getirildiği, Rasûlullah’ın (s.a.v) olmadığı durumlarda O’nun talimatıyla Sadece Allah ve Rasulünün sevgisi ile yaşadığı yurdundan çıkmış olmak, eşine tepki, ona olan öfke, yeni bir yerde yaşama arzusu, dünyevî bir maksat, herhangi bir kişiye duyduğu hisler nedeniyle olmamasıgibi soruların sorulduğu, Kelime-i Tevhide yemin ettirilerek kabul edildikleri aktarılmaktadır (Mümtehine 60/10).

En yüksek değer; Allah’a iman ve Rasulüne ittibadır. Hicret, bu yüce değer ve yüksek ideal gayesiyle ilerlemektir. Ayetin tefsiriyle ilgili uygulamaların anlatımları bunu ortaya koymaktadır (Sa‘lebî, el-Keşf ve’l-beyân ʿan tefsîri’l-Ḳurʾân; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr fî ʿilmi’t-tefsîr).

Dr. Yaşar DOĞRU

1 Muharrem 1444

30 Temmuz Cumartesi

(Yazının ikinci bölümü yarın siz okuyucularımızla paylaşılacaktır.)


[1] [1] Karaman/Ayrancı Müftüsü.

İlgili Makaleler

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Kategoriler

Etiketler

Copyright © 2025 İDM - İlmi Düşünce Mektebi