Sinem Kaya Menekşeoğlu[1]
2016 yılının Ocak ayında kaybettiğimiz ünlü sosyolog ve felsefeci Zygmunt Bauman (1925-2017), postmodern teori üzerine odaklanmış ve zamanın ruhunun etkisiyle eserlerini postmodern söylem etrafında olgunlaştırmıştır. Postmodern kuramın önde gelen isimlerinden biri olan Bauman, Polonyalı yoksul Yahudi bir ailenin çocuğudur. Antisemitizmin baş gösterdiği bir dönemde yaşayan Bauman, Yahudi kimliğinden dolayı yaşamını Polonya, İsrail, Kanada, ABD, Avustralya ve son olarak İngiltere’de, hiçbir yere aidiyet duymadan geçirmiştir. İngiltere’de Leeds Üniversitesi’nde sosyoloji bölümünde profesör olarak işe başlayan Bauman aynı üniversiteden emekli olmuştur. Bauman’ın eserlerinde yaşamının yol izlerini görmek mümkündür. Sürekli bir göçmen hayatı süren Bauman, hiçbir zaman kendini bir yere ait hissedememiş ve kimlik sorunu yaşamıştır. Bauman’ın kimlik sorunu yaşadığını en iyi Kimlik kitabının arka yüzündeki; “Ben asıl ötekiliğimi bir Yahudi olarak İsrail’de yaşadım. Zira ben, İsrail Yahudileri için bir Polonya Yahudisiydim.” sözlerinden anlamaktayız.
Benedetto Vecchi’nin elektronik posta aracılığıyla Bauman ile gerçekleştirdiği mülakatlar sonucu oluşan Kimlik kitabı, 2017’nin Ekim ayında Heretik Yayıncılık’tan, Mesut Hazır’ın Türkçe söylemesiyle dilimize kazandırılmıştır. Eser, Giriş ve Kimlik bölümlerinden oluşmaktadır.
Giriş bölümünde Bauman’ın düşüncelerine yer veren Vecchi, Bauman’ı kendi dil dünyasından tanımlamıştır. Sosyolojisini oluşturmakta ilişkisel bir yöntem benimseyen Bauman, her olguyu diğer olay ve olgularla bağlam kurarak açıklamaya önem vermiş ve bu olay ve olguların özünü kavramayı hedeflemiştir. Geçmişle bağını koparmadan eserlerini kaleme alan Bauman, gezgin, inatçı ve titiz bir bilince sahiptir. Giriş bölümünün devamın da Bauman’ın yaşamına ayrıntılı bir şekilde yer veren Vecchi, Bauman’ın zihin dünyasının oluşumuna, siyasi düşünce ve eylemlerine, entelektüel şahsiyetinin oluşmasında ki etkenlere yer vermiştir. Bauman, eserlerinde; modernliğe, postmodernliğe, akışkan modernliğe, küreselleşmeye ve küreselleşmenin etkisiyle gelen ötekileştirmeye, karakter aşınmasına ve gündelik hayat ilişkilerine çokça yer vermiştir. Kimlik nosyonuna, giriş kısmında yer veren yazar, Simmel’in; kimlikten söz etmemizin sebebi, yıllar boyu modern toplumun üzerine inşa edildiği zemini oluşturan kurumların yıkılmış olmasıdır, ifadesinden yola çıkarak ana konu olan Kimlik bölümüne geçiş yapmıştır.
Mülakat üslubu ile kaleme alınan eserin ana bölümünde Prag’taki Charles Üniversitesinin, doktora alan kişiler için düzenlediği ve içeriğinde geleneksel bir ritüel olan kendi ait olduğu ülkenin ulusal marşı çalınması Bauman’ın Polonya ve İngiliz ulusal marşı arasında bir tercih yapması mecburiyetinde bırakmıştır. İçinde bulunduğu toplum, Bauman’ı bir Polonyalı olarak tanısa da Bauman, Polonya vatandaşlığından çıkarıldığı için Polonya ulusal marşında artık hakkı olmadığını dile getirmiştir. Eşi Janina, Avrupa marşının çalınmasında bir sakınca olmadığı fikri ile Bauman’ı bu zor durumdan kurtarmıştır. Yapılan tercihler her zaman olduğu gibi avantaj ve dezavantajları doğurmuş ve Bauman’ın hayatında olduğu gibi bir marşı kabul etmek diğerini ötekileştirmeyi hedef almıştır. Kimlik de tam olarak can sıkıcı dilemmalar içerisinde tercihlerle var olmayı temsil etmektedir. “Kimlik arayanlar istisnasız biçimde iç karartıcı ‘çemberi kareleme’ göreviyle yüzleşirler: Bildiğiniz gibi bu genel ifade, ‘gerçek zamanda’ hiçbir şekilde tamamlanamayan fakat tüm zamanların sonunda, yani sonsuzlukta tamamlanması beklenen görevleri ima eder” (2017: 19). Kimlik, bireyin kendini tanımlamak için kullandığı, atıfta bulunduğu formları kapsayan anlam bütünlükleridir. Bireyin kimliği ait olduğu gruptan farklı birey ya da gruplar ile karşılaştığında ortaya çıkar.
Birey, sosyalleşme sürecinde edinmiş olduğu bilgiler doğrultusunda aidiyetini kurar fakat bu aidiyet zamanla değişip dönüşülebilir ve farklı kimliklere bürünebilir. Bauman bir kimliğe sahip olarak kendisinin tanımlanması istendiğinde; “doğal habitatımdan koparıldığım için onların deyimiyle yüzde yüz uyumlu olduğum hiçbir yer yoktu. Her nerede olursam olayım, bazen hafif bazen bariz biçimde ‘yersiz yurtsuz’ idim” (2017: 21) diyerek kimlik algısını dile getirmiştir.
Akışkan modern dünya da kimlik, müphem bir algıdır. Çünkü bazı kimlik özelliklerine birey kendisi sahip olurken, kimi zamanda etraftaki baskın bireylerin belirlemiş olduğu kimlik algısına maruz kalırlar. Bu nedenle birey edinmiş olduğu kimlik algısını, baskın grup ya da bireylerin kimlik algısına karşın muhafaza etmesi gerekir. Birey sosyal çevrenin etkisi ile oluşan kimlik algısını bilinçli bir şekilde aşarak kendi habitatına uygun kültürel bir kreasyon sürecinde kimlik inşa edebilir ve yazgısını değiştirebilir. Vecchi, bir amaç ve hedef olarak kimlik konusunda Bauman’ın düşüncelerini merak eder ve Bauman bu konuya; “kimlik bize keşfedilmesi gereken bir şey olarak değil de, tamamıyla icat edilmesi gereken, bir çabanın hedefi, ‘bir amaç’ kişinin en baştan inşa etmesi gereken veya alternatif teklifler arasından seçip sonra uğrunda mücadele edip ardından ancak daha da fazla çaba ile koruyacağı bir şey olarak yansıtılıyor. Oysa mücadelenin zaferle sonuçlanması için, kimliğin statüsündeki ebedi tamamlanmamışlık ve istikrarsızlık gerçeğinin bastırılmaya ve yoğun bir emekle örtbas edilmeye ihtiyacı vardır; ki kimlik buna da meyillidir” (2017: 25) cevabı ile karşılık verir. Kısacası Bauman, kimliğin yaşam boyunca biçimlenerek ilerleyeceğini, küresel ve akışkan bir dünya da stabilizasyona uğramadan geçici konumda ki özelliğini muhafaza ederek var olacağını ifade etmiştir.
Kimlik, modern devlet sınırlarının ortaya çıkmasıyla toplumları birbirinden ayrıştırmak ve ulus devlet sınırları içerisindeki bireylerin tehdit uyandırmaması maksadıyla kurgulanan bir tek tipleştirme çabasıdır. Ancak günümüzde küreselleşmenin etkisiyle bu çaba nüfuzunu artık yitirmekte, kimlik nostaljik bir olguya dönüşmektedir. Böylece kimlik Bauman’ın söylemiyle, “vestiyer cemaatler diye adlandırılabilecek birlikteliklere yönelik giderek artan bir talep peyda oldu –tıpkı tiyatroya gidenlerin kabanlarını astıkları vestiyerler gibi, insanların en azından görünürde bireysel gailelerini astıkları vestiyer cemaatlerdir” (2017: 43). Aslında vestiyer, günümüz insanının cemaatlerle kurduğu ilişkide çıkarları doğrultusunda büründüğü kimlik özelliklerini de zihinlerde uyandırmaktadır. Kişiler, sonradan dahil olacakları gruba teşrif ederken kimlik özelliklerini vestiyere asmakta ve bulunduğu gruptan ayrılırken vestiyerde ki kimliğini alarak dağılmaktadırlar. Hicivli bir dille akışkan dünyada ki bireylerin kimlik algısını eleştiren Bauman, samimiyetin yok olup sahteliğin iz sürdüğü bir yaşamı tasvir etmiştir.
Bauman, kimliği yapboz parçalarından oluşan bir resim gibi oluşturmamız gerektiğini iddia eder. Lakin kimliği oluştururken nasıl bir kimliğe sahip olmamız gerektiği, yapboz parçalarının birleştirilmesinde olduğu gibi bütünden parçaya doğru izlenen bir yol değildir ve önceden bize gösterilmemiştir. Parçadan bütüne doğru ilerleyen kimlik sürecinde bireye yardımcı olan tek şey sosyalleşme sürecinde edinmiş olduğu bilgilerdir. Birey edinmiş olduğu bilgiler doğrultusunda bir hayli kimlik türü geliştirebilir.
Eserin ilerleyen bölümlerinde Vecchi, mülakatın yönünü biraz değiştirmiş, aşk ve kutsal mevzularına yönelerek Bauman’ın düşüncelerini kaleme almıştır. Modern zamanın bireyi kutsaldan uzaklaştırmak üzere kurgulandığını bunu da dil aracılığıyla gerçekleştirdiğini ifade etmiştir. Mülakatın devamında kimlik olgusuna geri dönen Vecchi, Bauman’ın, kimliğin ulus-devlet inşası sürecinde ne manaya geldiğine, kimliğin en çok hangi durumlarda ortaya çıktığına, hem ayrıştırıcı hem de bütünleştirici özelliğinin olduğuna değinmiştir.
Akıcı ve açıklayıcı bir dile sahip olan eser, kimlik olgusu hakkında birçok soru işareti oluşturmakla beraber zihnimde yer alan birçok sorunun cevabını da gün yüzüne çıkarmaya yardımcı olmuştur. Nitelikli bir eserin özelliklerini barındıran Kimlik, Bauman ile sohbet tadında bir mülakatın okura sunulmasını sağlamıştır. Bauman’ın kendi yaşamından yola çıkarak kaleme alınan düşünceler, aidiyet duygusunun sevinç ve hüzünlerini yansıtmıştır. Ayrıca eser, farklı konulara yer verilen sorular ile Bauman’ın kimliğin dışında söyledikleri düşünceler hakkında bilgi sahibi olmayı sağlamıştır.
Zygmunt Bauman, Kimlik, Ankara; Heretik Yayıncılık, 2017, 119 s.
ISBN: 9786059436298
[1] Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Doktora Öğrencisi
Sinemkaya963@gmail.com