Doğan Kaplan1
Aksa Tufanı başlayalı 147 gün oldu.2 Dünyanın gözü önünde asimetrik güç sahibi Siyonist İsrail’in soykırımları devam ediyor. Şimdiye kadar 31 binin üstünde şehit 71 binin üzerinde de yaralı var. Daha dün (29 Şubat 2024) gıda (un) yardımı için bekleyen 112 Gazzeliyi bomba atarak öldüren bu katil rejim ne kadar vahşi olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu vahşet karşısında dünya halkları sokaklarda, Müslüman ülkelerde olduğu gibi Avrupa, Afrika ve Amerika kentleri de ayakta, herkes bu vahşeti kınıyor, ancak maalesef dünyayı yöneten çeteye kimsenin sözü geçmediği için bu vahşi katliam bitmiş değil.
Zulme ve vahşete karşı dünya halklarının protesto eylemlerinde bulunmaları insanlıkta hâlâ vicdanın olduğunu göstermesi bakımından olumlu, hatta bu süreçte Aaron Bushnell adlı Amerikan hava kuvvetlerinde görevli asker, 25 Şubat Pazartesi günü “Gazze’deki soykırıma ortak olmak istemiyorum ve özgür Filistin” diye bağırarak Washington D.C.’de İsrail Büyükelçiliği ön kapısında kendini yakarak Aksa Tufanı’nın ölümsüz kahramanlarından biri oldu. Aaron’un birikimlerini Filistinli çocuklara vasiyet ettiği de ortaya çıktı. Tıpkı Aaron gibi daha önce Amerikalı aktivist Rachel Corrie de 2003 yılında İsrail’in Refah’taki haksız ev yıkımlarına karşı dururken buldozerle öldürülmüştü. Corrie’nin annesine gönderdiği e-maillerde “Dünyada böyle bir zulmün kıyamet koparmadan gerçekleştirilebileceğine inanamıyorum.” “Dünyanın böyle korkunç bir hale gelmesine göz yumuşumuza tanıklık etmek canımı yakıyor, geçmişte de yaktığı gibi” diyen mesajları da onun mazlum Filistinlilere bakışını göstermesi bakımından çok önemli.
Gelelim biz Müslümanlara. Gazze gerçekten de insanlık için olduğu kadar özellikle biz Müslümanlar için de hayli ağır bir imtihan oldu. Ama ne imtihan! Turnusol kâğıdı gibi, perdeyi açıp hakikati gösteren ağır bir imtihan. Bir kere biz bireyler acziyetimizi gördük, gözlerimizin önünde masum siviller, çocuklar, kadınlar öldürülürken hiçbir şey yapamamanın acziyetini iliklerimize kadar yaşadık ve hâlâ yaşamaya devam ediyoruz. Elimizden tek gelen Siyonist rejimi destekleyen firmalara boykot ki bu sonsuza kadar devam etmeli, protesto eylemlerine katılım ve imkanlar ölçüsünde yaptığımız nakdi yardım. İnsan bazen yaşamını sorgular hale geliyor. İslam dünyası olarak 57 İslam ülkesinin içinde bulunduğu zilleti gördük ve görmeye devam ediyoruz. Resmi sayfalarına BM’den sonra 57 devletin üye olduğu en büyük organizasyon diye yazmayı bilen teşkilat, gözleri önünde cereyan eden soykırımı durdurmak bir tarafa Gazze’ye uzun süre bir yudum su bile sokamadı, onlar da biz vatandaşlar gibi olayı kınamakla yetiniyorlar. Hatta soykırımın başlarında -protesto etmek yerine- Siyonist rejimin Cumhurbaşkanıyla aile fotoğrafında bulunma zilletini bile yaşattılar âlem-i İslama. Tam bir hayal kırıklığı.
Aksa Tufanı’nın belki de en ağır sonuçlarından biri bize yaşattığı hayal kırıklığı oldu. Filistin konusunda duyarlılığıyla bilinen ve zamanın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e “one minute” çıkışında bulunan ve bu tavrıyla tüm Müslümanların gönlünde taht kuran Cumhurbaşkanımız Aksa Tufanı’nı kınamaktan öte bir adım atmayışıyla büyük bir hayal kırıklığı yaşattı/yaşatıyor. Arap ülkelerinde bile seçime girse kazanır, ümmetin lideri, halifesi vb. sıfatlarla anılmaya başlayan Cumhurbaşkanımızın reelpolitik mi, ekonomik göstergeler mi ya da tekrar Atlantik politikasına dönüş yaklaşımından mıdır bilinmez ama bu tavrı birçok kesimde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Ben son iki haftadır Arap dostlarımın daha önce laf ettirmedikleri Cumhurbaşkanımız aleyhindeki mesajlarını okumakla meşgulüm kiminin de sitem dolu mesajlarına cevap vermeye çalışıyorum.
Bu süreçte Türkiye’den beklenen kınamanın da ötesinde İsrail’le ateşkes sağlanana kadar tüm siyasi ve ticari ilişkileri askıya almasıydı. Çünkü insanlar “one minute” çıkışı yapan bir liderin bunu yapabileceğini düşündüler. Düşünsenize ilişkiler askıya alınsa, kamuoyu zaten arkasında olacak, dahası İslam âlemi ve dünya halkları da destek olacak hatta bazı Arap liderleri pozisyonlarını açık etmek zorunda kalacaklar ve Amerika istemese de İsrail’i ateşkese zorlayacaktı. Bu kıvılcımın yakılması gerekiyordu. Kıvılcım yansa İsrail’in en çok korktuğu Ürdün ordusu tehlikesi de görünür olacağından ateşkes sağlanabilirdi. Ama maalesef ülkemiz bu bekleneni yapmadığı gibi bir de Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin raporunda Türkiye’nin İsrail’le ticari ilişkilerin artarak devam ettiğinin görülmesi bu hayal kırıklığını daha da büyüttü. Bu hayal kırıklığı bana nedense Brave Heart (Cesur Yürek) filminde kendisine ihanet eden İskoçyalı feodal Robert Bruce’i görünce William Wallace’ın (Mel Gibson) yüz ifadesini hatırlatıyor. Anlayacağınız biz bu imtihanı kaybettik dostlar. Kimse Türkiye’den savaşa girmesini beklemiyordu ama en azından tepkisi daha açık ve net olabilirdi. Maalesef bunu yapamadık. Bakalım Aksa Tufanı devam ettikçe daha neler göreceğiz. Rabbim bizleri affetsin. Bu imtihanın hesabını O’na zor veririz.
Bir soruyla bitirmek isterim. Aksa Tufanı başladığından beri Filistin’in yanında yer alan, protesto eylemlerinde bulunarak Gazze’deki dramı canlı tutan, Gazzelilere yardım için elinden geleni yapan sivil toplum kuruluşlarımızın artık hükümeti harekete geçirme zamanı gelmedi mi?