Ebrar Ünal1
İnsanlar, toplumda kendilerini bir sembol olarak görmekte ve tanıtmaktadırlar. İnsanlar; düşünce, inanç, siyasi görüş vb. alanlardaki görüşlerini etrafındaki insanlara yansıtabilmektedirler. Toplumda genel anlamda bu alanlarda insanlar bir görüşe, partiye, inanca, yönetime karşı bir bağlılık hissetmektedirler. Bu hissiyatın varlığı çoğu zaman bir zorunluluk aracına dönüşebilmektedir. İnsanlar, yalnız bir hayat sürmese ya da bir düşüncenin savunmasını yapmasa bile o düşünceye kendini yakın hissedebilmektedir. Yakın hissetme hali insanların doğru veya yanlış bir algıya sürüklenmesi açısından önem arz etmektedir. Toplumda her insan bir düşünce üretmekten ziyade üretilen bir düşünceyi benimsemektedir. İnsanlar, üretilen düşüncelere kendi anlam dünyasında bir yer vererek ona göre bir yaşam sürmektedirler. İnsanların kendi fikir/düşüncesi yerine başkalarının ürettiği düşünceler üzerinden bir savunu yapma hali nesiller üzerinden aktarılmış, bir geleneğe dönüştürülmüştür. Bu düşünce üretim sisteminin arızalı olduğu gözlemlenebilmektedir. Arızanın başında ise eğitim sistemi yer almaktadır. Eğitim, devlet tarafından verilmekte ve devlete itaat beklenmektedir. Eğitim dediğimiz konu bir devlet için sürdürülebilirliği açısından önemli bir yer kaplamaktadır. Nitekim ülkeler ulus devlet anlayışı ile yönetilmekte ve buna yönelik kurumlarını düzenlemektedir. Ulus devlet için milli kavramı büyük önem arz etmekte ve bütün kurumlarında hassasiyetle halkına sunduğu ve toplumun da bu kavramla entegre bir hayat yaşadığı görülmektedir. Ulus devlet olgusuna göre milli anlayışa sahip nesiller yetiştirilmelidir. İstenilen, gençlerin bir denetleme mekanizması içerisinde milli değerlerin zafiyetiyle beraber sağlam bir zemin hazırlamaktır. Bu bağlamda eğitim anlayışı siyasi yapı tarafından belirlenmiş, siyaset aracılığıyla şekillenmiş bir tasarımdır. Tasarımı oluşturan bu yapı sınırları çizilmiş bir ortamda kendi aktörlerini de yaratmaktadır. Ezber sistemiyle yetiştirilmiş, sorguya kapalı bir eğitimden geçen insanların fikir üretme kapasitesi sınırlandırılmıştır. Düşünceler, kelime dağarcığı ile doğru orantılı bir yapıda şekillenmektedir. Kelime dağarcığını genişletmenin ana faktörlerinden birisi eğitim sisteminin bahşettiği imkanları doğru bir şekilde değerlendirmek ve sorgulama yöntemi geliştirmek gerekmektedir. Bu sorgulama içerisinde aidiyetlik kavramı ortaya çıkmaktadır. İnsanlar, toplumda kendi benliklerini inşa edebilmek için bir başkasına ihtiyaç duymaktadırlar. Toplumda bir karşılaştırma sonucunda kendisine en yakın hissedilen; inanç, parti, arkadaşlar, kültür vb. benimsenmektedir. Nihayetinde insanlar yaşamlarını; benimsedikleri düşüncenin, ideolojinin, inancın gerektirdiği görev/sorumluluklara yönelik dizayn etmektedirler. Bu görev/sorumluluk diğer insanlar tarafından “gereksiz”, “yanlış” görülebilmekte ve önyargılı hareket etmesine sebebiyet verebilmektedir. Bu yargının oluşumundaki temel neden fikirlerin karşıtlığı üzerindeki etkilerdir. İnsanlar her olaya kendi inancı, düşüncesi çerçevesinde bir çıkarım yapma yoluna başvurmaktadır. Bu çıkarım “taraflı” bir kesim kavramını doğurmaktadır. İnsanlar, “taraf” kavramını “öteki” olana dair bir ayrıştırma yapılmasını istediği zamanlarda dile getirmektedirler. İnsanlar kendilerine bir öteki yaratır ve bir taraf oluştururlar. Örneğin; taraf olmadan biz kavramından bahsedilemeyeceği öngörülebilmektedir. İnsanlar, kendi ötekilerini yaratırlar. Yaratılan ötekiler üzerinden bir benlik inşası oluştururlar. Benlik inşasının temelinde ötekine dair izler olduğundan dolayı sağlam bir alt yapıdan söz etmek mümkün değildir. İnsanlar kendilerini tanımadan, karşı “taraf” üzerine bir değerlendirme yapmakta ve olaylarda söylenen kalıp ifadeler, karşının tam tersi bir söylemden öteye geçememektedir. Bir üretimden söz edilemeyen mekanlara örnek teşkil edecek yerlerden birisi “mahalledir”. Mahallenin kodlarında denetim ve kontrol özellikleri yer almaktadır. Mahalle bir yer işareti, aitlik, yurt, öteki, alt kültür kavramlarını da içinde barındırmaktadır. Mahallede ötekilere yer yoktur. Mahalle ötekine dair karşı bir mücadele içindedir. Mahalle sadece bir yer bildirimi/bir mekan olarak değil bir saf oluşturma aracı olarak da kullanılmaktadır. Tercihlerini mahalle üzerinden gerçekleştiren ve karşı mahalleye geçişlerin kapatıldığı düzende insanlar kendilerini tanımadan ve hatta karşı mahalleyi tanımadan bir slogan yürütmektedirler.
- İDM Kademe 2 öğrencisi, Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü, İletişim: unalebrar5@gmail.com ↩︎