Gamze ŞENYAYLA[1]
Alkın’ın 2021 yılında kaleme aldığı “Bütünleşik Afet Yönetimine Sosyolojik Bakış: Toplumsal Yapı, İşlev ve Temel Kavramlar Işığında Bir Okuma Denemesi” [1] isimli çalışmasından yola çıkılarak; 6 Şubat 2023 saat 04.17’de 7,7 şiddetinde Kahramanmaraş/ Pazarcık merkezli ve aynı gün 13.24’te 7,6 şiddetinde Kahramanmaraş/Elbistan merkezli depremlerin bir değerlendirilmesi yapılacaktır. Konuyu yaşanan depremin şiddeti ve boyutuna bakıldığında sosyolojik açıdan yorumlama gerekliliği vardır.
Alkın (2021) yayınlamış olduğu çalışmada Bütünleşik Afet Yönetimine ilişkin süreçleri klasik sosyoloji literatürü ile ilişkilendirerek ele almıştır. Bunu yaparken farklı disiplinlerin çalışma konusu gibi görünen afet konusunun sosyolojinin kavramları vasıtasıyla doğrudan sosyolojik bir okuma yapabilme imkânının sağlanabileceğini sunmuş olduğu argümanlar ile vurgulamıştır. Afet ve afet yönetimine ilişkin toplumsallık merkezli bir değerlendirme sunarken toplumsal işlev, kolektif bilinç ve bürokrasi gibi kavramlar ile konuyu sosyoloji ile ilişkilendirmiştir. Afetlerin anlamını tarihsel açıdan değerlendirirken günümüz modern toplumlarındaki anlamıyla insan merkezli olarak konumlandırmıştır. Böylelikle afet yönetimine ilişkin afet öncesi, afet anı ve sonrasına ilişkin süreçleri hem uzmanlıklar, hem rasyonalite hem de sosyolojik unsurlar ile değerlendirilecek geniş bir perspektif sunmuştur.
Afet yönetimine sosyal sistem teorisi açısından bir bakış sunan Alkın, Parsons’cu bir yaklaşımı benimseyerek kaleme aldığı makalesinde, sistem kuramında yer alan toplumsal aksiyona vurgu yaparken, afete ilişkin bütün süreçlerde sistemin öğeleri arasında bir süreklilik ve örüntünün olmasını ve sonrasında afetin yarattığı/yaratacağı tahribata karşı yeniden bir uyumu oluşturmaya çalışan bir yaklaşım ile tam bir örtüşme sağladığını belirtmiştir. Bunun yanı sıra afet yönetimine ilişkin dipnotlarında işlevselci yaklaşımda bireylerin konumuna vurgu yapan yazar, bireyler tarafından bu süreçlerin benimsenmesi ve uygulamaya konmasının da öneminden bahsetmiştir.
Sosyolojinin önemli kavramlarından olan organik dayanışma kavramına atıf yapan Alkın, kolektif bilinçle konuyu birleştirerek toplumu ilgilendiren meselelerde farklı uzmanlık alanlarının devreye girmesi gerekliliğini belirtmiş ve bu mekanizmaların işlevselliğine vurgu yapmıştır. Kolektif bilinç birey ve kurumlar arasında ortak bir bilincin ve uygulamanın sağlanabilmesi için kilit noktalardan biridir. Alkın, konuya ilişkin yangın örneğini vererek bir yangın durumunda bireyin yangın tüpünü eline alarak kullanması, burada herhangi bir karşılık beklememesi ve alevlere müdahale etmesinin temel insani ve toplumsal değerlerin bireyde vücut bulmasıyla gerçekleştiğini ve hem kendisinin hem de diğer üyelerin can ve mal güvenliğini sağlamak adına önemli bir müdahale olduğunun altını çizmiştir.
Modern toplumlarda organik dayanışma açısından iş bölümüne de dikkat çeken Alkın, bütünleşik afet yönetiminde tecrübelerin önemine de dikkat çekmektedir. Bu anlamda uzmanlığın ve görev paylaşımının işlevselliğini vurgularken deprem örneğini vermektedir. Bir deprem tehlikesi karşısında bütünleşik afet yönetiminde mevcut organizasyon mühendisler ve mimarlar aracılığı ile binaların dayanılırlıkları ölçülmekte ve yetersiz olanlara karşı yıkım kararı gibi müdahalelerde bulunulmaktadır.
Afet döngüsünde rasyonalite ve uzmanlaşmaya geniş bir bölüm ayırarak tablo üzerinde örneklendirmeler yapan Alkın, rasyonalite açısından hazırlıkların planlanması, depreme ilişkin akılcı bilimsel tahminler, erken uyarı sistemlerinin planlanarak oluşturulması, binaların denetimi ve tahliye süreçleri, deprem sonrası hasar tespitleri ve sağlıklı metotların oluşturulması, muhtemel göçük altında kalabilecek insan sayısının belirlenmesi, acil durum ve kriz anlarında yapılacakların rasyonel hesaplamalarının yapılması, risk analizlerinin yapılarak olası deprem senaryosu çalışmaları ve hesaplamaların yapılarak gerekli tedbirlerin alınmasından bahseder. Konunun uzmanlaşma ve iş bölümü safhasında ise; farklı disiplinlerden uzman kişilerin dereme hazırlık ile ilgili toplumu bilgilendirmesi ve atılacak rasyonel adımları belirlemesi, depreme ilişkin rasyonel hesaplamaların yapılarak edinilen bilgilerin paylaşılması, erken uyarı sistemlerinin üretilerek temin edilmesi, bina zeminlerinin kontrolleri, bölgenin denetlenmesi, uzmanlar tarafından depremin jeolojik, psikolojik ve biyolojik boyutlarının belirlenmesi, arama kurtarma ekiplerinin müdahaleleri, depremzedelerin ihtiyaçlarının belirlenmesi ve temin edilmesi, afetzedelere psikolojik desteklerin sunulması, merkezi yönetimlerin ve uzmanların koordine bir şekilde çalışması gibi gereklilikler belirtilmiştir.
Alkın, Bürokrasi ve Bütünleşik Afet Yönetimi başlığında klasik sosyolojiden sıyrılarak Beck’e (1992) ve Giddens’a (1999) atıf yapmış ve risklere dikkat çekmiştir. Afet yönetimi ve riskler arasında ontolojik bir bağın olduğunu iddia ederken, afetlerin tamamının bir risk olarak kabul edilip gerekli planlamaların yapılması ve risklere karşı bir teyakkuz halinde olunması gerektiğine işaret etmiştir. Konunun bürokrasi kısmında ise büyük çaplı bir afet durumunda deprem örneği verilerek, yıkımlara ilişkin verilen kararlarda, yapılan müdahalelerde hangi bürokratik kurumun hangi yasa ya da yönetmeliklere istinaden hangi kamu görevlileri aracılığıyla yetkili ve koordine edici konumda olduğunun önceden belirlenmiş olması elzem bir konudur. Konuyla ilgili kriz masalarının oluşturulması, afet koordinasyon birimlerinin hazır olması gerekliliği gibi önemli adımların hızla gerçekleştirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır. Konunun önemine ilişkin sivil toplumun da işleyişine yönelik bir organizasyonun ve koordinasyonun da sağlanmasının gerekliliği belirtilmiştir. Alkın’a göre afet yönetimine ilişkin yetkiler, sorumluluklar ve alınan inisiyatiflerin sınırları açık bir şekilde belirlenmeli ve bu ölçekte hareket edilmelidir.
Çalışmanın sonucunda afet yönetiminin sosyoloji ile olan ilişkisi gerekli argümanlar ile kanıtlanarak sunulmuştur. Bu yazı içerisinde ise yakın zamanda meydana gelen ve bugün hala etkisi sıcak olan deprem konusu mevcut makale ile ilişkilendirilerek değerlendirilecektir. Türkiye’nin Kahramanmaraş merkezli ilinde meydana gelen depremlerde Gaziantep, Malatya, Batman, Bingöl, Elazığ, Kilis, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Muş, Bitlis, Hakkâri, Adana, Osmaniye ve Hatay’da ciddi bir etki alanı söz konusu olmuştur. Süreç içerisinde bununla birlikte Anayasa’nın 119. maddesi ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre Kahramanmaraş, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’da 8 Şubat 2023 Çarşamba’dan itibaren 90 gün süreyle olağanüstü hal ilan edildi. [2] Belirtilen 10 ilde büyük bir yıkım söz konusu iken ilerleyen günlerde Elazığ ili de olağan üstü hal kararına dâhil edilen illerden biri oldu.
Sabah erken saatlerde canlı yayın vasıtasıyla açıklama yapan İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla depreme ilişkin etkilenen illeri belirterek, ekiplerin teyakkuz halinde olduğunu ve kurum kuruluşların bölgeye yönelik çalışmalarının olduğunu söyleyerek 4. Seviye alarm verildiğini ve uluslar arası yardımların alınacağını duyurmuştur. [3] Bakanın açıklamasının ardından ülke gündemi tamamen deprem olarak güncellenmiştir. Özellikle sosyal medya paylaşımlarında göçüklere yönelik müdahalelerin acilliği belirtilmiş ve arama kurtarma çalışmaları başlamıştır. Yıkımın büyüklüğü nedeniyle erişilemeyen bölgeler söz konusu olmuş ve can kayıpları hızla artmıştır. Yaşanan yıkımda yalnızca eski binalar değil yeni yapılan ve depreme dayanıklı olduğu reklamı ile satılan siteler de çökmüştür. 28.02.2023 tarihine kadar ölüm sayısı 27 Şubat tarihli CNN TÜRK [4] haberiyle AFAD başkanı Yunus Sezer’in açıklamasıyla 44 bin 374 olarak duyurulmuştur.
Yaşanan deprem felaketi televizyon haberlerinde “Asrın Felaketi” başlığıyla verilmiştir. Bu “Asrın Felaketi” bütünleşik afet yönetimi ve sosyoloji perspektifinden ele alındığında;
Afet öncesi süreçte; denetimlerin yeterince yapılmadığı, uzmanlarca yıkılması gereken binaların belirlenmediği, imar affına tabi tutulan binalarda gerekli kontrollerinin yapılmadığı, arama kurtarma ekiplerinin sayısının yeterli olmadığı, ekipman sayısının yeterli nicelikte olmadığı, bürokrasinin konuya ilişkin kuvvetli ve yeterli iletişimi gerçekleştiremediği, telekomünikasyon şirketlerinin başarısız olduğu, rasyonel ve bilimsel bilgilerle elde edilen verilerin yerel yönetimlerce işlevsel bir şekilde kullanılmadığı ortaya çıkmıştır. Afet sırasındaki süreçte; arama kurtarma ekiplerinin bölgelere zamanında ulaşmasının sağlanamadığı, kullanılacak yolların, havaalanlarının ve iletişimi sağlayabilecek mekanizmaların işlevselliğini kaybettiği, ekiplerin ve ekipmanların koordinasyonlarını sağlamada yetersiz kalındığı, sivil toplumların doğru ve hızlı yönlendirilemediği ortaya çıkmıştır. Afet sonrası süreç ise şu an içerisinde bulunduğumuz ve yaşayarak öğrendiğimiz bir süreçtir. Bu yazının yazıldığı tarihte (28.02.2023) arama kurtarma çalışmaları sonlandırılmış, enkaz ve hafriyat çalışmaları sürdürülmekle birlikte kentlerin yeniden organize edilmesine ilişkin projeler ve çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.
Deprem sonrası çalışmalara ilişkin hasarlı bina tespitlerinin yanı sıra yeni yapılacak konutların TOKİ (Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı olan sosyal konut üretimi yapan kamu kuruluşu) tarafından bir yıl içerisinde yapılacağının ve kentlerin yeniden organize edileceğinin bilgisi paylaşılmıştır. Bu bilginin paylaşılmasının hemen ardından proje üretimleri de söz konusu olmuştur. Yeni konutların mart ayı itibariyle başlayacağının belirtilmesiyle birlikte çok daha sağlam yapılar olacağı ve uygun görülen yerlerde bu yapıların yer alacağı bilgisi kamuoyu ile paylaşılmıştır. [5] Deprem sonrası çalışmalarda yalnızca konutların değil, depremzedelere yönelik psikolojik, ekonomik vb. desteklerin de sağlandığı/ sağlanacağı belirtilmiştir.
Yaşanan deprem felaketinden sonraki kamusal ve toplumsal çalışmalar göz önünde bulundurulduğunda konunun sosyoloji ile olan ilişkisi açık bir şekilde görünmektedir. Bu açıdan saha sosyologlarına ihtiyaç duyulduğu belirtilebilir. Bütünleşik afet yönetimine ilişkin, afet öncesi süreçlerde toplumun bilgilendirilmesi ve hazırlıkların yapılmasında gerekli saha yoklamalarının yapılması, afet sonrası çalışmalarda depremzedelere yönelik psikolojik destek kadar sosyolojik desteklerin de sunulması, afet bölgelerinden farklı bölgelere göç eden depremzedelerin sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik vb. uyum süreçlerinin takibinin sosyologlar tarafından yapılması, mevcut ihtiyaçların belirlenmesi ve temin edilmesinde yine sosyolojik tespitlerin gerekliliği, yeni oluşturulacak kentlerin sosyolojik dokusunun yeniden muhafaza edilmesi için çalışmaların yürütülmesi, bir mekân olarak kentin kültür, din ve ekonomik koşullarıyla bütünleşmenin sağlanması açısından sosyologların saha raporları tutması, kentlere geri dönüşlerin sağlanabilmesi için uygun koşulların oluşturulmasında ve yeniden kurulan bu kent mekânlarındaki yaşama ilişkin gerekli sosyolojik takiplerin yapılması gerekmektedir. Bu anlamda bu yazı genel bir fikriyat açısından sosyologlara ve sosyoloji disiplini içerisinde çalışma yürüten herkese bir çağrı niteliği taşımaktadır. Kamu kuruluşları ile koordineli çalışılabilecek üniversitelerde ekiplerin oluşturulması ve saha çalışmalarının yürütülmesi afete ilişkin sosyolojik dokuların belirlenmesi, tespit edilmesi, raporlanması ve kamuoyu ile paylaşılması gerekliliği vurgulanmalıdır. Eksiklerin ve mevcut işlerin planlanmasında sosyolojik bir perspektifin edinilmesi gerekmektedir.
Kaynakça
[1] Alkın, R. C. (2021). Bütünleşik Afet Yönetimine Sosyolojik Bakış: Toplumsal Yapı, İşlev ve Temel Kavramlar Işığında Bir Okuma Denemesi. Medeniyet ve Toplum Dergisi, 5(1), 18-34.
[2]https://www.tbmm.gov.tr/Haber/Detay?Id=be132ba51c5240b7ae070186360b0083#:~:text=Buna%20göre%2C%20Anayasa%27nın%20119,süreyle%20olağanüstü%20hal%20ilan%20edildi. (erişim tarihi: 28.02.2023)
[3]https://www.cnnturk.com/turkiye/son-dakika-kahramanmarasta-7-4luk-deprem-bakan-soyludan-ilk-aciklama (erişim tarihi: 28.02.2023)
[4]https://www.cnnturk.com/turkiye/22-gun-depremde-olu-sayisi-ne-kadar-oldu-guncel-yarali-sayisi-kac-hangi-ilde-kac-bina-yikildi-kac-kisi-oldu (erişim tarihi: 28.02.2023)
[5]https://www.adalet.gov.tr/cumhurbaskani-erdogan-kabine-toplantisi-sonrasinda-aciklamalarda-bulundu_77304 (erişim tarihi: 28.02.2023)
[1] Doktorant. Necmettin Erbakan Üniversitesi. Sosyoloji Bölümü. gamzesenyayla29@gmail.com