Hüseyin Nasrullah1 İNAN
Maraş depremlerinin üzerinden bir sene geçti. Resmî kaynaklar Türkiye’den en az 53 bin 537 kişinin Suriye’den ise 8 bin 476 kişinin öldüğünü, yüz binlercesinin ise yaralandığını, uzvunu kaybettiğini bildiriyor.
Bugün, depremin yıl dönümünde insanlar “unutmayacağız” sloganına çokça müracaat ederek anmalar gerçekleştiriyor. İnsanların unutmamayı bir görev kabul etmesinin altında ise yaşanan büyük felakete yapılacak en büyük kötülüğün onu unutmak olacağı inancı yatıyor olmalı. Buradan da olandan, tarihten ders çıkarma gibi bir misyonu toplumların görev kabul ettikleri anlaşılabilir. Peki, görünürde gayet makul olan unutmama-unutturmama eylemi hatırlanması gerekenleri örten bir misyona dönüşebilir mi?
Maraş depremleri üzerinden Türk toplumunun anma faaliyetine şöyle bir göz gezdirdiğimizde, büyük faciayı dramatize etmek ve milletin deprem sürecinde gösterdiği destansı dayanışmayı ön plana çıkarmak suretiyle esas gündemin üzerini örten ahlaki sayılmayacak bir ortamla karşılaşıyoruz.
Esas gündem nedir peki? Büyük yıkım dolayısıyla üzerinde çokça kafa yormamız gereken, üzeri örtülü meseleler nelerdir? Elbette kentleşme politikası bu başlıklardan biri. Buradan yola çıkarak, bize özgü, iyi çalışan bir şehir planlama fikri ortaya koymak ve bu kent planının beklediği asgari sadakati gösterecek bir ahlaka sahip olmak… Çoğunluğunu parti fark etmeksizin çıkar ideolojisinde birleşen müteahhit ve çıkar gruplarının oluşturduğu belediye meclislerini ve meşruiyetini sorgulamak… On binlerce canın yitip gitmesine sebep olan bürokrat, belediyeci, müteahhitlerin sahiden cezalandırılıp cezalandırılmadığını sormak… Tamamen siyasetin aracı olmuş Şehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odası’nın iyi veya kötü gerçekleştirilmeye çalışılan kentsel dönüşüm hamlelerinin önünü tıkamaya çalışmasının altında yatan sebepleri düşünmek ve bu örgütlerin zihniyetini anlamaya çalışmak…
İktidarın yegâne amacı seçmenler nezdinde kurduğu düzenin harika işlediği ve çok güçlü olduğuna dair bir illüzyon yaratmaktır. Bu bakımdan iktidarın zafiyetlerini açık etmesi, güçlü bir öz eleştiri yapması doğrusu çok gerçekçi görünmüyor. İktidar deprem sonrası organizasyonunu bir şekilde istatistiki bilgiler ışığında methedecek, belki gerçeğe yakın olması için biraz “elinde olmayan sebepleri” işin içine katarak ufak bir öz eleştiride bulunacaktır. Fakat sivil toplum, iktidarın ürettiği manipülasyon ortamında gezmek yerine asıl tartışılması gerekenleri ortaya dökmelidir.
Yaşadığımız büyük trajediyi her yıl dönümünde harika afişler tasarlamak suretiyle anmak bir yere kadar anlamlıdır ancak esas mesele değildir. Duygu dolu bir anma gününden sonra bir sonraki aşamaya geçemiyorsak burada ya büyük bir saflık yahut bir art niyet aranır.
Deprem nihayetinde Allah’ın takdiridir. Onun takdiri her şeyin üzerindedir, kadere iman ederiz ve isyan etmeyiz. Allah’ın takdirini kendi ihmalkarlığını örtecek bir örtü olarak kullanmak ise hesabı sorulması gereken bir ahlaki zafiyettir.
- Doktora Öğrencisi, İstanbul Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü. İletişim Adresi: huseyinnasrullahinan@gmail.com ↩︎