EDWARD W. SAID, FİLİSTİN VE TOPLUMSAL HAYSİYET

Anasayfa » Fikriyat » EDWARD W. SAID, FİLİSTİN VE TOPLUMSAL HAYSİYET

EDWARD W. SAID, FİLİSTİN VE TOPLUMSAL HAYSİYET


Murat DEMİR1

Neden bu beklenmedik şaşkınlık, bu kargaşa? Neden böyle hızla boşalıyor sokaklar alanlar, Neden herkes dalgın dönüyor evine? (Barbarları Beklerken, Konstantin Kavafis)

Uzunca bir süredir, bu konuya sıradan bir mevzuymuş gibi yaklaşanlar dahil olmak üzere herkes artık Filistin gerçeğiyle istese de istemese de karşı karşıyadır. Durum o kadar ciddi bir raddeye geldi ki daha önceden karşı karşıya geldiklerinde birbirlerini neredeyse bir kaşık suda boğacak olan ideolojik kampların, Filistin ve halkı söz konusu olduğunda insani hassasiyetleri fikirsel izdüşümlerinden çok daha ağır basmıştır. Nitekim bu sadece İslami kesimlerde geçer akçe olan bir durum olmamıştır (hoş körfez yine sessiz(!)). Amerika’nın asıl sakinlerinden tutun da Kıta Avrupası’nın nerdeyse bütün halkları adını anmaktan bile imtina ettiğim ülkenin barbarlığına karşı durmuştur. Hal böyle olunca batı ülkelerinin; halklarının ve politika üreticilerinin ortak tabanda buluşma fikri bir yana dursun, halklarını temsil etme konusunda ciddi sıkıntılar yaşadıkları aşikar olmuştur. 

Gerçek anlamda Filistin, yirmi birinci yüzyılın bütün ilkeleri, içerdiği “bütün ahlak dersleri, Filistin davasında test edilmiş halde bulunur”(Nabulsi, 2010: 158). Söz konusu ilkelerin, hatta insan hakları ilkelerinin hiçbirinin geçerliliğinin kalmadığını, her defasında ifade eden sayısız sınıf ve kesim ortaya çıkmıştır.  Bilhassa toplumcu entelektüel ve aydın kesim hem lokal hem küresel çapta ciddi, yapısal tepkiler ortaya koymuşlardır. Bilhassa Filistin sorunu her harlandığında bu sorunu gerek küresel örgütlere taşımada, gerekse hocalık yaptığı kürsülerde korkusuz bir şekilde dile getirmekten imtina etmeyen Edward W. Said’i anmadan geçmek pek mümkün değildir. 

Said’in sahip olduğu entelektüel kimlik çağdaşı olan hiç kimsede can bulmayan bir çiçek misali sadece onun toprağında yeşermiştir. Öyle ki Said’in en büyük arzusu Filistin’in özgür olduğunu görmekti. O koşulsuz şartsız tüm siperlerde marjinal ve rahatsız edici bir tavır sergilediğini bile bile her türlü iktidara karşı bu hakikati dile getirmekten imtina etmeyen bir kişiliktir. Bunun beraberinde onun kimliği ve felsefi yaşamı birbirini tamamlayan madalyonun iki ayrı yüzü gibi olmuştur. Bunun en büyük emaresi ise entelektüel kimlikle beraber Filistin sorununa karşı ortaya koyduğu aktivist kimliği olmuştur. Onun için her şeyden evvel entelektüel;  bir “kamu için” ve o kamu adına mesajı, görüşü, tavrı, felsefeyi ya da kanıyı temsil etme, cisimleştirme, ifade etme yetisine sahip olan bireydir (Said, 2010: 23).  Onun sahip olduğu entelektüel kimlik düşünsel temelli pratiklerinin yanı sıra praksis temelli bir kimliktir. 

Said The Question of Palestine (1992) başlıklı metninde Filistin’in kendisi için sadece bir ata toprağı olmadığını ısrarla dile getirmiştir. Onun için gerçek anlamda Filistin, “sürgündür, topraklarından kovulmaktır”. Said’in Filistin’i temsilen kullandığı bu anekdotta saklı olan nüans, onun sahip olduğu entelektüel kimliği temsil eden vurgulardır. O bu ifadelerle sınırlı kalmıyor elbette onun için vatanı, “ hiçbir zaman gücünü kaybetmeyen halk iradesiydi”. Said’in bu duruşunun kaynağı gerçek anlamda halkı olmuştur. Halkı ona ünsiyet  kattığı gibi onun kolektif bir deneyime ve iradeye sahip olmasında göz ardı edilmeyecek derecede katkı sağlamıştır. Ve her şeyden önemlisi o, sahip olduğu sahici entelektüel kimliğinin yanı sıra toplumsal haysiyetini her zaman korumuş ve hakikatin bekçiliğini yapmıştır. 

Said’in Filistin hususunda dile getirdiği bu ifadelerin yanı sıra onun İsrail ve antisemitizm hususunda dile ifadeleri de mevcuttur. Said genel anlamda İsrail ve Filistin arasında yaşanan olayların baş aktörünün kim olduğunun gayet farkında olabilecek bir uyanıklığa sahiptir. Ona göre batılı bilhassa ABD’li stratejistlerin iki halk arasındaki savaşı daima canlı tutmalarının en büyük sebebi Filistin’i antisemitizm zincirinin halkalarına eklemelerinden kaynaklanmaktadır. Ancak böyle durum evrenin hiçbir hücresinde haklılık payına sahip değildir. Çünkü işgal durumunda olan ve tüm toprakları parçalanmış olan halk Filistin halkıdır. Batı’nın emziğiyle beslenen İsrail değildir. Bu hususa dikkat çeken bir diğer düşünür ise Fransız düşünür  Roger Garudy olmuştur. Düşünür şunları ifade etmektedir: 

Eğer gücünü nereden aldığı gösterilmezse, Batı’nın tarihine bağlı olan İsrail’in sadece doğuşu değil, Batı’nın Ortadoğu’daki kalesi olarak işleyişi ve gelişimi de anlaşılamaz. İsrail aslında maliyesi, ekonomisi ve silahlarıyla tamamen bağımlı olduğu bizzat Amerika’nın bütün ağırlığıyla Ortadoğu’nun üzerine abanmaktadır. (Garudy, 2023)

Garudy’nin bu ifadeleri bir yandan Said’i ciddi anlamda daha kült bir düşünce olma yolunda desteklerken bir yandan da Batı’nın aslında İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilere yaptıklarının suçluluk psikolojisini de ortaya çıkarmaktadır (Aydın, 2023). Öyle ki Batı genel anlamda İsrail’i sadece maddi yönden zenginleştirmiyor. Bunu yaparken aynı zamanda ona karşı,  tarihsel arka planda yaşadığı suçluluk duygusunu hem ulus kimliğinden hem de halk kimliğinden sildiğini düşünmektedir. Özetle, bugün bütün insan hakları göz ardı edilip bir katliama çanak tutuluyorsa en bariz sebebi ödenmek zorunda hissedilen kefaretin kendisidir.


  1.  Doktora öğrencisi, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü. İletişim Adresi: murademir3547@gmail.com ↩︎

Kaynakça

Aydın, M. (2023, Aralık 14). İDM Fikriyat. Fikriyat: https://idm.org.tr/israil-saldirisini-dogru-degerlendirmek-filistin-ve-siyonist-yahudilik-sorunu/ adresinden alındı

Garudy, R. (2023). İlahi Mesajlar Toprağı Filistin . (C. Aydın, Çev.) İstanbul: Timaş Yayınları.

Nabulsi, K. (2010). Filistin’ in Özgürlüğü İçin Kolektif Mücadelede Filistin Entelektüellerinin Rolü. M. G. Sökmen içinde, Barbarları Beklerken (D. Ş. vd., Çev., s. 155-170). İstanbul: Metis Yayınları.

Said, E. W. (1992). The Question of Palestine. New York: Vintage Books.

Said, E. W. (2010). Entelektüel: Sürgün, Marjinal, Yabancı. (T. Birkan, Çev.) İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

İlgili Makaleler

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Kategoriler

Etiketler

Copyright © 2024 İDM - İlmi Düşünce Mektebi