NEFS PSİKOLOJİSİ BAKIŞ AÇISINDAN “HER ŞEY HER YERDE AYNI ANDA” FİLMİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Anasayfa » Fikriyat » NEFS PSİKOLOJİSİ BAKIŞ AÇISINDAN “HER ŞEY HER YERDE AYNI ANDA” FİLMİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

NEFS PSİKOLOJİSİ BAKIŞ AÇISINDAN “HER ŞEY HER YERDE AYNI ANDA” FİLMİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Şule Yüksel Şeker*

“Her Şey Her Yerde Aynı Anda” Oscar tarihinin en çok ödül alan filmi. Düşük bütçesine rağmen yakaladığı başarısı inanılmaz görünmektedir. Bu şaşırtıcı başarı, filmin büyüsünün ne olduğu sorusunu akıllara getiriyor. Filmi incelediğimizde, birazcık dikkatli bir gözle baktığımızda cevabı bulmak hiç zor olmuyor. Kurgusu ile felsefesi ile çok incelikle dokunmuş, insanlığın içsel süreçlerini işte bu budur demeden hissettirerek izleten bir senaryoya sahip.

 Filmde Çin’den ABD’ye göç etmiş çamaşırhane işleterek geçimlerini sağlayan bir ailenin öyküsüne şahit olmaktayız. Anne rolündeki Evely’nin birçok alana dağılmış olan zihninin yansımasını, hayatının her alanına sirayet etmiş halde izlemekteyizdir; her şeye koşuşturan ama hiçbir şeye yetişemeyen ve bu hissiyatla sıkışmış bir kadındır. İlgi duyduğu pek çok alana dair yaptığı harcamalar, vergilendirme ile ilgili sorunlara yol açmıştır. Bu nedenle iş yerleri çok dikkatli bir vergi memuru tarafından yoğun bir denetime alınmıştır.

 Baba Waymond ise hayatlarındaki tüm karmaşa ve zorluklara rağmen güler yüzlü ve nazik kalmaya gayret eden ve bu yönüyle de Evelyn’in daha da gerilmesine sebep olan pasif ve silik bir karakterdir. Kızları Joy ise anne ve babanın karmaşık kombinasyonunun  sonucu gibidir; mutsuz, sıkışmış ama yine de ailesini üzmemek için çaba harcamaktan da geri kalmayan genç bir kızdır.

Evelyn’in hayatı boyunca verdiği her karar, farklı bir paralel evren oluşmasına neden olmaktadır. Bir şeyi yapmayı tercih etmesi ve diğer seçenekten vazgeçmesi durumunda her olasılığı yaşayan bir Evelyn evreni oluşmaktadır. Bu evrenlerden sadece biri olan Alfa evreninde başrol, zeki bir bilim insanıdır ve bu paralel evrenlerin varlığını ispatlayarak onlar arasında sıçramalar yapmayı mümkün kılan bir teknoloji geliştirmiştir. Ne var ki Alfa gezegeninde ölmüştür ve o gezegendeki Waymond ana evrene sıçrayarak buradaki Evelyn’i yaklaşan tehlikeye karşı uyarmak ve hazırlamak için gelmiştir. Jobu adında tüm evrenlerde aynı anda olabilme yeteneğine sahip bir düşman tarafından her şey yok edilmek üzeredir, kimse Jobu’nun amacının ne olduğunu bilmiyordur.

Filmde evrenler arası sıçrama yapmak için bir kulaklık ve evrenlerin haritasını gösteren bir telefon vardır. Bu sayede saçma görünen bir davranışı başka bir evrene geçişin fırlatma rampası olarak kullanarak sıçramalar gerçekleşmektedir. Bu anlatılanlar bir film kurgusu, hayal ürünü olarak değerlendirilebilir, sadece izlenip geçilebilir ama bunu hepimiz her gün yaşıyoruz desem böyle bi şeyin saçma, söylediğimin de yalan olduğunu düşünürsünüz. Nasıl ki filmde bir evrendeki değişim ve olay diğer tüm evrenleri etkiliyorsa; bizim içimizde de yaşayan, bizden, birden fazlası vardır ve farkına varmadan biz onlar arasında geçişler yaparak yaşarız.

Eskilerin bir sorusu varmış; hangi dergahtan, hangi tarikattansın demek yerine “hangi bahçenin gülüsün?” derlermiş. Günümüzde gelinen psikoloji birikimi, içinde sayısı yüzlere varan ekoller barındırmaktadır. Bu durumda bir meseleye psikolojik bir yaklaşımda bulunurken hangi ekolü referans aldığımızı belirtmek biraz mecburi bir hal alıyor. Az önce bir film senaryosu olmanın ötesine taşınınca olanaksız bir şeymiş gibi görünen durumun Nefs Psikolojisi açısından nasıl günlük yaşantımızda var olduğunu film üzerinden inceleyelim.

Nefs psikolojisi kadim kültürlerden ve İslam geleneğinden beslenen bir ekoldür. Esin kaynaklarının bu kadar köklü ve eskiye dayanması nedeniyle geniş ve esnek bir bakış açısı sağlamaktadır. Nefs psikolojisine göre Nefs dediğimiz yapıyı daha önceden aşina olduğumuz Jung’un “psike” kavramı ile açıklayabiliriz. Nefs insanın zihin yapısının tamamını ifade eder ama bu yararlandığımız tanımlamadan daha fazlasını da içeririr. Batı’dan öğrendiğimiz psikoloji bilgi birikimi bizim içsel süreçlerimize ve zihin gelişimimize birçok tanımlayıcı öge getirmiştir. Bilinç, bilinç altı, bilinç üstü, bilinç dışı bu kavramların birbiri ile benzer yanları çoktur. Bazen aynı şeyi farklı isimlerle anlatıyorlar hissiyatı bile oluşturabilirler.

Nefs psikolojisine göre bu tanımlamaların dışında bu bilinç katmanlarının daha üstünde bilinç yapılarımız olduğu görüşü vardır. Çok katlı nefs yapısına göre bugünkü manada bilinç mefhumumuzu aşan daha yüksek bilinç sistemlerine sahibizdir. Kendiliğin daha üstünde bizim yaratıcı ile asıl temasta olduğumuz “Can” potansiyeli bu çok katlı yapının en üst noktasını ifade eder.

Nefs psikolojisinin çok boyutlu bakış açısı sayesinde, her mesele binbir anlam kazanabiliyor. Öyle ki Yunus’un “bir ben var idir benden içeru” dizeleri nefs nsikolojisi için de çok derin ve geniş bir anlama dönüşüyor. Çünkü filmdeki paralel evrenlerdeki kişiler gibi bizimde içimizde bizi temsil eden çok sayıda benliğimiz vardır. Buna en basit verilebilecek örnek, gün içinde kah iş insanı kah arkadaş kah ebeveyn olarak farklı rol ve üsluplara bürünürüz. Bu en görünürde olan, benliklerin birbiri ile irtibatta olduğu ve yaşamımızda bir denge unsuru olmakta olan benliklerin dansıdır, farkındalık içinde farklı roller canlandırmak gibidir.

Fakat yine Yunus’un sözündeki gibi daha içerilerde bizim haberdar olmadığımız nice benliklerimiz vardır. Hepimiz bazen kendimizle çelişir kendimizle didişiriz, ikisi de bizizdir ama bambaşka iki kişi gibi tartışmaya tutuşuruz. Bu da biraz daha benden içeri olan bendir. Ama daha da derinlerde kabullenmekte zorlanacağımız için saklanıp gizlenen nice benlikler daha vardır. İşte bunlar arasında farklı evrenlere sıçrıyormuşcasına farklı hallere büründüğümüz olur ve bir şekilde onlardan besleniriz. Filmde sıçrama için saçma bir davranışta bulunması gereken Evelyn gibi bize anlamsız gelen bazı tetikleyiciler ile farklı benliklerimizin etkisi altına girebiliriz.

Evelyn, evrenler arası ilk sıçramada yabancı olduğu bu durum karşısında savaşmak zorunluluğu hisseder; ilk başta bunu yapamayacağını düşünür ama farklı evrenlere sıçradıkça oradaki yetenek ve güçlerini ana evrende de sergilemeye başlar. Filmde uzun süre dövüş sahnelerine şahit oluruz, Evelyn burada Celal yönleri ve bunu yansıtan benlikleri arasında geçişler yaşar. Artık usta bir dövüşçüdür, bu şekilde bütün savaşları kazanacak gibidir. Ama bir noktadan sonra Waymond, onu durması gerektiğine ikna eder; çünkü çözüm sadece savaşmak değildir, kibar da olmalıdır. Burada Waymond tekamülün sonucu olan Letafet kazanmanın davetinde bulunur.

 Waymond bir şeyi çok iyi anlamaktadır; birçok evrenden sıçrama yaparak gelen ve Evelyn ile canları pahasına kapışan karakterler aslında saldırmak, bir savaş kazanmak niyetinde değillerdir. Çok korktukları ve ne yapacaklarını bilmedikleri için savaşmaktadırlar. Bu noktadan sonra Evelyn, Waymond sayesinde anladığı bu gerçek ile savaşmayı bırakır ve sıra Cemal yönlerin dengesinin kurulmasına gelir.

Evrenlerin yok edicisi Jobu aslında Evelyn’in kızı Joy’dur. Evelyn savaşmayı bırakır, özellikle kızına karşı koruyucu ve merhametli bir tavır sergiler. Onun evrenlerin yok edicisi olduğunu bildiği halde ona zarar vermekten kaçınır. Ne olursa olsun kızına annelik yapmaya çalışır. Ama bir müddet sonra sarıp sarmalayan, besleyen, merhamet eden anne olmanın tek başına yeterli olmayacağı gerçeği ile karşılaşır. Jobu, yolunda kararlı bir şekilde ilerlemekte ve Evelyn bunun önüne geçememektedir.

Celal ve Cemal vasıflarının denge halini bulması ile Evelyn daha yüksek bir bakış açısı kazanır. Tüm evrenlerdeki halini anlar ve bütünleşik bir tutum edinir. Son safhada diğer evrenlerden sıçrayan karakterler iyice çığırdan çıkar ve Jobu bagelin içine doğru ilerlemektedir. Evelyn ve Jobu sayısız evreni deneyimlemede ortak olsalar da sonuçta iki farklı kimliğe bürünürler. Jobu hiçbir şeyin anlamı olmadığı fikrine kapılırken Evelyn ise bambaşka bir anlam keşfeder. Jobu’nun gördüğü, hiçliğe giden bagelin içinde Evelyn başka bir şey görmüş gibidir, baktıkları şey aynı olsa da gördükleri aynı değildir. Jobu yaşadıkları karşısında hissizleşip diğer evrenlerdekilere karşı acımasızlaşırken Evelyn, onlara karşı kabulleniş ve şevkat gösterir.

Jobu’nun zihni tüm evrenlere dağılarak hiçliğe sürüklenmiştir. Alfa evreninde Evelyn Jobu’yu yetenekli bulduğu için deneylerinde kullanır. Farklı evrenlere sık sık ve zorunlu olarak sıçramak onu kendine yabancılaştırmış hissizleştirmiş ve evrenlerin yok edicisi konumuna dönüştürmüştür. Bu hiçlikte artık  hissedememektedir. Jobu bu hissizliğini ve hiçliğini içine sığdırdığı bagelinde kaybolmak istemektedir. Bütün amacı kendini o hiçliğin içine bırakmaktır. Böylelikle yok olacaktır.

Evelyn ise diğer evrenlerden gelen tüm karakterlerin derinlerindeki arzularını hissetmelerini sağlayarak Jobu’yu kurtarabilmek için önündeki tüm engelleri bertaraf eder. Ama diğer karakterler gibi onun da derininde hissettiği hiçliğe teslim olmasına müsade eder. Bu her şeyin sonu gibi görünse de Jobu bagelin içinde kaybolacakken geri döner.

Sevdiğimiz sevmediğimiz yanlarımızla biz bizizdir. Kaçmak, kabullenmemek ya da öyle değilmiş gibi yapmak ya da yapmak zorunda bırakılmak bizi hiçliğe sürükler. Herkes bu şekilde kendi bagelini yapar; münezzeh olduğumuza inandığımız yanlarımızı içimizde bir yerlere hapsederiz. Öyle uzun zaman geçer ki üstünden hissizleşiriz, o karanlığın içinde ne olduğunu bile unuturuz ve anlamlandıramayız. En sonunda da tek gerçeğimizin o olduğuna inanırız. Sonuçtan çok izlenen usulün yanlışlığıdır sorun, bizi son noktada elimizde kalan tek gerçek olan o bagel içindeki karanlık ile yüzleşmek kurtaracaktır, kaçıp saklanıp hissetmeden yaşamak değil. İçimizdeki anlamlandırmakta zorlandığımız karanlık, nefsimizin en alt katmanıdır, burayı bilmeli anlamalı ama yukarılara doğru, can potansiyeline doğru ilerlemeliyizdir.

Filmde daha anlatılacak çok fazla ayrıntı, farklı yönlerden değerlendirildiğinde çıkarılacak daha nice mesajlar vardır. Senaryonun başarısı dediğimiz kısım da tam olarak buradadır. Çok kısıtlı tutulmaya çalışılarak kaleme alınan bu yazının dışında izleyen herkesin kendine dair bir şeyler bulabileceğine inanmaktayım.

*Psikolog. İletişim Adresi: suleyukselseker@gmail.com

İlgili Makaleler

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Kategoriler

Etiketler

Copyright © 2025 İDM - İlmi Düşünce Mektebi