Taklitten Sıyrılıp Tahkike Ulaşmak

Anasayfa » Fikriyat » Taklitten Sıyrılıp Tahkike Ulaşmak

Taklitten Sıyrılıp Tahkike Ulaşmak

Melek Öztürk1


Tebaa olmanın asıl meselesi, bir devlete veyahut iktidarın ideolojisine itaat etmektir. Devlet bu tebaayı oluşturmak ve zatî itaati zorunlu kılmak için özellikle Müslüman toplumlarda dinsel çerçevede dogmatik inançları ve maneviyatı ön plana çıkarmaktadır. Bu en kolay şekilde itaati ortaya çıkarmanın ve sürdürülebilir kılmanın bir yoludur. Var olan bu tebaa, hayatını bu dogmalar çerçevesinde şekillendirdiğinden dolayı inandıklarından vazgeçemeyeceği gibi devlete tebaa olmaktan da vazgeçmeyecektir. Devlet veya otorite bu tebaanın varlığını önceleyerek neyi amaçlamaktadır? Bu bağlamda asıl amaç, tebanın sadakatle itaatini ve gerektiğinde devletin lehine direniş göstermesini sağlamaktır.

Tebaa ve itaat olgusunun tarihsel gelişimlerine odaklandığımızda, tebaa olgusunun en kolay oluşturulduğu ve yerleştirildiği milletlerin veya toplumların çoğunluğunun belli bir imana ve inanca sahip olan toplumlar olduğunu gözlemleriz. Bu durumun sosyolojik bir nedeni vardır; bir ideolojiyi bilinçsizce merkez alan toplumları yönlendirmek ve itaate tabî kılmak daha olasıdır. Bunun zannımca temel sebebi taklidi imandır. Gelenekselci bir yapıya sahip olan toplumlarda tahkiki imana çok sık rastlanmaz, bu da bizi kendi imanımıza uygun bulduğumuz politik veya otorite oluşumuna tabii olmayı kaçınılmaz kılar. 

Genel çerçevenin kilit noktası; taklitten sıyrılıp cesareti yüksek, kendinden emin, bilinçli ve imanın gerekliliklerini bilmesinin yanında temel ahlaki yasalara bağlı ve özgür ruhlu Müslümanların itaatinin kolay olmadığından geçer. Çünkü özgürlük zincire vurulamaz, özgürlük yönlendirilemez hele ki bilinçli ve ahlaki bir özgürlükten söz ediyorsak. Burada üstünde durulması gereken bir husus da özgürlük dediğimizde bunun tehlikeli bir ifade olarak algılanmaması gerektiğidir. Begoviç der ki; “İslam’ın ilerlemesini -her türlü ilerlemeyi olduğu gibi- sakin ve teslimiyetçi kimseler değil, cesur ve itiraz (isyankar) ruhlu kimseler gerçekleştirecektir.” 

Müslüman toplumları olarak -daha mikro ifadeyle bizim de içinde bulunduğumuz toplumdan başlayarak- din ve inanç adı altında dogmatik bir hayat sürdürmeye itelendiğimizin bilincinde olmaya gayret göstermek, bununla birlikte sosyolojik bağlamda aydınlanma amacını gütmek, bu keşmekeşte sıkışıp kalmamamız için atılması gereken öncelikli adımlardır. Dolayısıyla az önce de bahsettiğim gibi hayatımızda taklit ve tahkik (sorgulama, araştırma) ayırdımını merkeze alarak bu doğrultuda kendimizi gerçekleştirmek için çaba sarf edersek tebaa olmaktan bir noktada sıyrılabiliriz… 

Geleceğin duvarlarını sarsılmaz kılacak olanlar biliniz ki taklitten uzakta, tahkike ulaşma uğruna dirsek çürütmüş, nasırlarını yontmuş ruhlardır. Ancak onlar bu fani ve gaddar düzenden kurtulabilme umudundadır. Bedenden aşkın Mevla’ya içkin ruhlar olma umuduyla…


  1. İDM 1. Kademe Öğrencisi, Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü. İletişim Adresi: melekoztrk746@gmail.com ↩︎

İlgili Makaleler

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Kategoriler

Etiketler

Copyright © 2024 İDM - İlmi Düşünce Mektebi