Telâşe İçinde Huzura Açılan Bir Kapı*

Anasayfa » Fikriyat » Telâşe İçinde Huzura Açılan Bir Kapı*

Telâşe İçinde Huzura Açılan Bir Kapı*

Sema AKÇAY

Günlük telâşenin en çok hissedildiği mekânlardan birisi şüphesiz çarşılardır. İnsanların bir kısmı geçimlerini sağlamak için harıl harıl çalışırken bir kısmı da yine hayatlarını idame ettirmek için gerekli şeyleri karşılamak adına doldurup boşaltırlar dükkânları. Günümüzde çarşıların, bedestenlerin yerini AVM’ler almış olsa da eğer tarihine sahip çıkmış şehirlere yolunuz düşerse geçmişi bugüne taşıyan çarşılarda bulabilirsiniz kendinizi. Böyle bir çarşıyla karşılaşacağınız en güzel şehirlerden birisi de Saraybosna’dır. Osmanlı mimarisinin getirisi olan cami etrafına kurulan dükkânların arasında dolaşmak tarihi sayfaları okumak gibidir.

Başçarşıda yer alan Gazi Hüsrev Bey Külliyesi sizi Kanuni dönemine götüren mekânlardan. Gazi Hüsrev Bey Camiinin bahçesine adımınızı attığınız andan itibaren çarşı içindeki kalabalık ve koşuşturmadan soyutlanmış, her türlü telaşı dışarıda bırakmış oluyorsunuz. Yavaşça bir huzur halesi tüm vücudunuzu kaplamaya başlıyor. Bahçede bulunan ağaçlardan gelen kuş seslerini dinlemek ise ahenkli bir ilahiye kulak vermek gibi. Caminin içine girip de bir vakit namazı cemaatle kıldıktan sonra tüm hareketlerin daha da yavaşladığını hissediyorsunuz. Maalesef caminin içini ziyaret edebilmek için namaz vaktine denk gelmek gerekiyor,  cemaatin dağılmasıyla birlikte kapılar kilitleniyor. Bu durum biraz hüzünlendirse de Bosna Hersek’te genel itibarıyla tüm camilerde bu uygulama mevcut.

Başçarşıdayken bende de büyük bir telaş vardı. Aslında ne satıcıydım ne de hayatını idame ettirmek için alışveriş yapan bir yerliydim. Sokakları tanımak, şehre ait olmak ve şehri kendime ait kılmak için çabalayan bir yabancıydım lakin bir şehre ilk defa geliyorsanız ve zamanınız kısıtlıysa görmediğim hiçbir yer kalmasın telaşına kapılıyorsunuz. Tam da bu telaşla adımladığınız mekanlara yabancı kaldığınızı hissettiğiniz an sakin olmanız gerektiğine dair bir fısıltı ilişiyor kulağınıza. Benim kulağıma bu ses Gazi Hüsrev Bey camiinde geldi. Sese kulak verdiğimi fark eden görevli, caminin kapısını kilitlemek için benim çıkmamı bekleyip içerde oturmama uzun süre izin verdi. Orada otururken Gazi Hüsrev Bey’in şehre katkılarını, bahçe içinde medfun bulunan diğer büyüklerin şehirde esen rayihasını, hatta Osmanlı’nın fethinden günümüze kadar emeği geçen bütün büyüklerin ve halkların şehre etkisini düşünme fırsatım oldu. Şu an yaşayanlar kadar tüm şehirde medfun olan kişilerin emekleri birer birer hatırlattı kendilerini.

Camiden çıkınca kapının hemen solunda bulunan Gazi Hüsrev Bey’in türbesini ziyaret ettim. Caminin bahçesinden çıkarken artık Gazi Hüsrev Bey Camii bendendi, ben de ondandım; Bosna artık bana aitti ben de Bosna’ya aittim. Yıllardır uzaktan sevgi beslediğim belde beni kabullenmişti.

(Tanışamadığım görevli amcaya buradan selamımı iletmek istiyorum. Boşnakça bilen, hatta bilmese de iletecek biri bulunur elbette. )

*”Bu yazı Fact Sarajevo derneğinin düzenlemiş olduğu “Balkan Okumaları” programı sonrasında gerçekleştirilen gezinin ardından kaleme alınmıştır.”

İlgili Makaleler

“Telâşe İçinde Huzura Açılan Bir Kapı*” için 1 yorum

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Kategoriler

Etiketler

Copyright © 2024 İDM - İlmi Düşünce Mektebi