Türkiye’deki İtaatkâr Nesil Üzerine Bir Derkenar

Anasayfa » Fikriyat » Türkiye’deki İtaatkâr Nesil Üzerine Bir Derkenar

Türkiye’deki İtaatkâr Nesil Üzerine Bir Derkenar

Muhammet Yasir Doğdu1


Kader-irade ilişkisi insanların ilk çağlardan beri tartışıp durduğu dipsiz bir kuyudur. Bu kavramlar farklı dini gruplar tarafından farklı yaklaşımlarla benimsenmiştir. Kimi kaderi inkâr edercesine geri plana atmış kimi iradeyi yok saymıştır. Türkiye’deki Müslümanların bu konudaki tutumlarını cumhuriyet tarihini ve Anadolu’daki yaygın tasavvuf anlayışını inceleyerek anlamaya çalışabiliriz.

Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Müslümanların Kuran’ı dahi gizlice öğrenmeleri gerektiğini çeşitli kaynaklardan öğreniyoruz. Savaştan yeni çıkılmış olması; geriye kalanların kadın, çocuk ve ihtiyarlardan oluşması bir dönem boyunca mücadeleden uzak, sessiz bir İslam anlayışının benimsenmesine sebep olmuş olabilir. Laikliğin zamana yayılarak Türkiye’ye sokulması da bunun sebeplerinden olabilir. Kısacası cumhuriyetin ilk dönemlerinde isyana kalkışılamaması gelecek kuşakları da etkilemiştir. 

Bir de tasavvuf anlayışının Anadolu’da yaygın olmasını unutmamak gerekir. Tasavvuf özü itibariyle iyi olsa da bazı ekoller ve uygulamaları aşırı teslimiyetçi bir konumdaydı. Her gelene eyvallah demek, cüzi iradeyi göz ardı etmek Resulullah’ın yeri geldiğinde savaşa gittiğini gözden kaçırdıklarını hissettiriyor insana. Dinin sadece ibadet boyutunu ele alıp inzivaya çekilmişçesine yaşamak Anadolu topraklarına nereden geldi bilmiyorum lakin bu tutumun zalim kimselerin işine geldiğinden şüphem yok.

Geçmişteki sorunlar Anadolu’nun ve Türkiye’nin geçmişinden gelen sorunları idiyse de hala bu sessiz tavırların devam etmesi günümüz üzerine de düşünmeyi zaruri kılıyor. Kısaca değinmek gerekirse zorlu bir dönemden rahat bir döneme çıkmaları ve geçmiş dönemlerde itaat ehli olmanın, hapisten uzak bir yaşamın şartlarından olması sebebiyle anne babalarımız veya dede ninelerimiz hala başkaldırmaktan çekiniyorlar. Torunlarına ve çocuklarına itaatkâr olmayı öğretiyorlar. Bunun cumhuriyetin ilk dönemlerinde görülen zorluklar ve sonrasında Müslüman yöneticilerle elde edilen rahatlık hissiyle alakası olduğunu düşünüyorum. Filistin’deki savaşın 75 yıla yakındır devam etmesi, bir sonuç alınamaması, bir kesimi ümitsizliğe ve mücadeleden uzak bir hayata itmiş de olabilir. Bu rahatlık anlayışından uzaklaşılması ve bu dünyanın sıkıntıdan/imtihandan ibaret olduğu hatırlatılmalıdır. Bu sözlerim tüm Anadolu halkına değil lakin itaatkâr bir nesil yetiştirme çabalarının akla yatkın olmayan bir tutum olduğunu artık fark etmeleri gerektiğine inandığım kesime.

Rahat bir yaşam bu dünyada mümkün değil. İsteğimiz kadar itaatkâr yaşayalım rahat edemeyeceğiz. Veya Filistin davasını bırakınca Filistin kurtulmayacak da. Direkt toplu bir isyan hareketi de çözüm olmayacaktır elbette lakin başımızı eğersek tepemize çıkmaya devam edeceklerinden şüphemiz yok. Bunu engellemek için sessiz kalınmamalıdır. Tabi halkın eğitilmesi de ihmal edilmemelidir ki öfkemiz saman alevi gibi yüksek ama kısa sürmesin. Kafa yapısı oturmuş, Müslümanca bir yönetimi arzulayan ve iddiasında sahici Müslüman bir halk olsun ki mücadelemiz devamlı olsun. Bir işe kalkıştığımız zaman beraberinde değişimi de getirecek gücümüz olsun.

Bu noktada ebeveynlere ve eğitmenlere büyük iş düşüyor. Eğer karakter sahibi Müslüman gençler yetiştirebilirlerse mücadelemiz yarıda kalmaz.  Karakterli Müslüman yetiştirebilmek için dikkat kesilmemiz gereken nokta insanın kendisidir, kurumlar veya teşkilatlar değildir. İnsanlar bir teşkilata bağlı kaldığı zaman diğer Müslüman gruplarına karşı tavır takınıyor. Bunun sonucunda Müslümanlar birleşemiyor. Bir de başkaldıracağımız kesim önemli. Önümüze çıkan herkese kontrolsüz bir şekilde karşı çıkmak da İslami bir duruş olmayacaktır. Gençlere her şeyi kabullenmenin hatalı olacağının anlatılması gerektiği gibi her şeye başkaldırmanın da doğru olmadığı anlatılmalıdır. Sert çıkışlarını Müslümanlara değil kâfirlere karşı yapmaları gerektiği de anlatılmalıdır. Yumuşak davranılacak, affedilecek kişilerin de kâfirler değil Müslümanlar olduğu hatırlatılmalıdır. İddiamız lafta kalmamalı, uygulanarak gençlere gösterilmeli/anlatılmalıdır.


  1. İDM Kademe II öğrencisi, Selçuk Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü, İletişim Adresi: myasirdogdu@gmail.com ↩︎

İlgili Makaleler

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Kategoriler

Etiketler

Copyright © 2024 İDM - İlmi Düşünce Mektebi